Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

22 Nisan 2012 Pazar

SUBLİMİNAL MESAJ NEDİR ?



Şuuraltını etkilemeyi hedefleyen mesajlara “subliminal” adı verilir. Genel olarak “şuuraltına yönelik gizli mesajlar olarak ifade edebiliriz.

Kişinin şuuraltına ‘’subliminal’’ mesaj göndermenin birçok yolu bulunuyor. Bunlardan en çok kullanılanları :
1. Dijital ses dosyalarına gizlenen işitsel yolları.
2. Gözle algılanamayacak kadar kısa süreyle ve sık patlayan flaşlar şeklinde sinema ya da televizyon görüntüsü yoluyla şuur-altına itilen 25. kareler.
3. Reklam afişleri, logoları ve benzeri nitelikteki görsel malzemenin içine saklanmış şekil, kelime ve rakamlar. Bu yöntem; bir ürünün reklâmını yapmaktan, bir inancın ya da görüşün propagandasını yapmaya, psikolojik savaşa, uluslararsı ilişkilere, yanıltıcı bilgilendirmeye kadar varan geniş bir yelpâzede kullanılmaktadır.

Görsel ve işitsel olarak (şuurlu) algılananlar değil; şuur-altı seviyesinde algılanan söz, resim, görüntü ve şekillerden oluşur. Bunlardan en çok kullanılanı dijital ses dosyalarına gizlenen ses mesajlardır. Üzerinde oynanabilirliği ve işlenilmesi ve yayılması daha kolay olduğundan MP3 dosyaları gizli mesaj için biçilmiş kaftandır diyebiliriz. .

Uzayda maden arayacak



Google’ın CEO’su ve kurucularından Larry Page, eski CEO Eric Schmidt, İngiliz film yönetmeni James Cameron ve X Prize’ın yaratıcısı Peter Diamandis, uzay madenciliği yapacak bir şirket kurdu.


Daha önce sayısız alanda yaptığı yatırımlarla kendisinden söz ettiren teknoloji markası Google, madenciliğe de el attı. Ancak bu, yeryüzündeki madencilikten farklı bir proje.
Wall Street Journal’ın haberine göre adı “Planetery Resources” (Gezegensel Kaynaklar) olan bu şirket, salı günü düzenlenecek bir basın toplantısıyla kamuoyuna tanıtılacak. Uzayda yapılacak madencilikten kastedilenin ne olduğuysa şimdilik bilinmiyor.

"Ölüm denizi"nde yok olan kent



Çinli arkeologlar, Sincan Uygur Özerk Bölgesin’de "ölüm denizi" olarak bilinen Taklamakan Çölü'nde antik bir kentin kalıntılarına ulaştı.



Çin’in en büyük çölü olan Taklamakan’da ortaya çıkarılan antik kentin en az 64 bin metre kare büyüklüğüne bir alana yayıldığı belirtildi. Çin Sosyal Bilimler Akademisi’nden Dr. Wu Winhua’nın başında bulunduğu arkeoloji ekibi, kalıntılara ait genel görüntüye bakarak, kentin Batı Han Hanedanlığı döneminden (M.S 206-220) kurulduğunu tahmin ediyor.
Wu, kentin neredeyse tümünün kumlar altında kaldığını, ancak dört duvarının halen belirgin olduğunu belirtti. Kentin en için duvarın güneyden kuzeye 17,8, doğudan batıya ise 14.6 metre uzunluğunda olduğu ifade edildi.
Şehir merkezinde bulunan ikinci duvarın ise yıkılan direklerden ve kırılmış kırmızı çömleklerden oluşan dört bin metre karelik bir alanı çevrelediği belirtildi. Wu, üçüncü duvardan kavak tohumları ve hünnap ağacı parçaları çıkardıklarını, bu sebeple bu duvarın ‘bulvara’ ait olduğunu düşündüklerini söyledi.

En dıştaki şehir duvarı ile ‘bulvar’ arasında çok sayıda ev bulunurken, kamışlardan yapılmış bir de çit ortaya çıkarıldı. Hotan kentinin Kira ilçesinde bulunan antik kentin, Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1949 yılından bu yana Taklamakan Çölü’nde keşfedilen en sağlam kalıntılar olduğu ifade edildi.
Wu, antik kentin bir zamanlar bir garnizon veya bir kabile şefinin evi olarak kullanılmış olabileceğini söyledi. Jeoloji ve Jeofizik Enstitüsü üyesi Dr. Tang Zihua, topladıkları kavak tohumları ve ağaç parçalarını Pekin’e göndererek karbon 14 tarih saptama yöntemiyle ait oldukları kesin tarihi belirleyeceklerini söyledi.
“ÇÖL BİR ZAMANLAR SULAK BİR ALANDI”
Tang, bitki tohumlarının ve tahtanın bir zamanlar bol olduğu bölgenin, Han Hanedanlığı döneminde sulak bir arazi olduğunu tahmin ediyor.
Orta Çağ’ın en ünlü ticaret yolu, İpek Yolu’nun en güneydeki ucunun, Taklamakan Çölü’nden geçtiğine dikkat çeken Çinli arkeologlar, “ölüm denizi” olarak bilinen çölde çok sayıda tarihi kalıntının gömülü olduğuna inanıyor.
337 bin metre karelik bir alana yayılmış olan Taklamakan Çölü, Çin’de “Bir kez ayak basıldı mı, geri dönüşü olmayan bir yer” olarak kabul ediliyor.
İngiliz kaşif Marc Aurel, 1901 yılında Taklamakan Çölü’ndeki ilk keşfe imza atmıştı. Aurel, Pompeii tarzı, birçok evin, Budist tapınakların, çömlek fırınlarının, su kanallarının bulunduğu Niya kentini keşfetmişti. Niya’nın uzaklarında, barajlar da bulunmuştu. En son keşfedilen antik kentin, Niya’dan 100 km mesafede olduğu belirtildi.