Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

21 Nisan 2012 Cumartesi

Bilim insanları, tamamen yeni yaşam formalarının oluşturulabilmesi adına çığır açacak bir keşfe imza attı. Çeşitli sentetik nükleik asitler geliştiren bilim insanları, yakın gelecekte evrim özelliğine sahip canlılar üretebilir.


Uluslararası bir araştırma ekibi, “XNA” adını  verdikleri yapay nükleik asitlerin tıpkı insan gen yapısını oluşturan DNA ve RNA’lar gibi kendini kopyalama ve evrim özelliği olduğunu ortaya çıkardı.
Science dergisinde yayımlanan araştırma, İngiltere’nin Cambridge Moleküler Biyoloji Medikal Araştırma Konseyi Laboratuvarı’ndan Philipp Holliger ve Vitor Pinheiro’nun başını çektiği ekip tarafından düzenlendi.
Sentetik biyoloji uzmanı iki İngiliz araştırmacı, yaptıkları keşfin sentetik biyoloji alanında çığır açan bir gelişme olduğunu ve bilim dünyasına genetik bilginin kökenlerine inebilecek kadar geniş bir uygulama alanı sunacağını ifade etti.
X-NADünya üzerinde yaşayan her canlı için, DNA’larında taşınan bilgi, genetik yapı taşlarını oluşturuyor. Ayrıca, bilgiyi tıpkı DNA gibi taşıyabilen, sentetik bir polimer olan XNA adında bir genetik yapı daha bulunuyor. XNA, DNA’ya kıyasla daha farklı bir molekül yapısı barındırıyor.
XNA’daki “X”, xeno anlamına geliyor. Xeno eki, bilim insanları tarafından, DNA ve RNA’daki yapı taşlarının yerini alan doğadaki farklı bir girdinin temsili için kullanılıyor.
DNA ve RNA, nükleotid adı verilen uzun molekül zincirlerinden meydana geliyor. Bir nükleotid, fosfat (grafikte kırmızı), bel karbonlu (pentoz) şeker (sarı) ve beş azotlu baz; Guanin, sitozin, Timin, Adenin ve Urasil'den oluşuyor.
Pinherio ve ekibi tarafından incelenen XNA yapısı, DNA ve RNA’dan tek bir istisna ile ayrılıyor: XNA’da, DNA ve RNA’ya isimlerini veren deoksiriboz veya riboz şekerlerinin yerinde farklı moleküller yer alıyor. Bu moleküllerden bazıları beş karon atomu yerine dört veya yedi atom taşıyabiliyor.
Grafikte gösterilen ve FANA gibi florin atomu gibi spesifik yapıya sahip olan XNA’lar, DNA ve RNA’nın yapısını kopya ediyor ve aynı fonksiyonları gösteriyor. Ancak ortaya tamamen yeni ve yapay genetik yapılar çıkıyor.
EVRİM ÖZELLİĞİBilim insanları XNA moleküllerini 10 yıldan fazla araştırıyor. Ancak en son araştırma XNA’ların iki yeni özelliğinin ortaya çıkarılması sayesinde geçmiştekilerden farklılaşıyor. Bunlar, kopyalama ve evrim.

Pinherio, “Herhangi bir polimer bilgi depolayabilir... DNA ve RNA’yı spesifik kılan, işlenmiş olan bilgiye erişilebilmesi ve kopyalanabilmesidir. Bir genetik polimerdeki bilginin bir diğerine kopyalanabilmesi, bilginin kalıtımsal olarak taşınabilmesini sağlar” dedi.
DNA ve RNA’da, kopyalama işlemi polimeraz adı verilen moleküller sayesinde gerçekleşiyor. Genetik mühendisliğinde CST olarak bilinen yöntemle, Pinherio’nun ekibi, sadece bir DNA’dan XNA oluşturmakla kalmayan, aynı zamanda XNA’yı tekrar DNA’ya kopyalayabilen polimerazlar üretmeyi başardı. Böylece, XNA’larda genetik bilginin kopyalanması ve dağıtılmasını sağlayan genetik sistem oluşturulmuş oldu.
KILAVUZLU EVRİMBilim insanları, geliştirdikleri genetik sistem için şu örneği verdi: Sınıf arkadaşınızın notlarını DNA zinciri olarak düşünebilirsiniz. Arkadaşınızın kalemi ise bilginin kağıda aktarılmasını sağlayacak kalem görevi görmektedir. Eğer, arkadaşınızın notları XNA ‘dilinde’ yazılmışsa, bilginin kağıda aktarılması için XNA genetik sistemi gerekecektir. Pinheiro, bu aşamada iki farklı yazma aracı geliştirdi. Biri, arkadaşınızın XNA dilindeki notlarını ilk önce DNA diline çeviriyor, ikincisi de bu DNA notlarını XNA notlarına dönüştürüyor.
Bilim insanları, genetik araştırmalarında çığır açabilecekleri yöntemlerle, kilitli nükleik asitlerde (LNA) yüzde 95 ve cyclohexenyl nükleik asitlerde (CeNA) yüzde 99.6 uygunluk oranına ulaşmayı başardı.
Pinheiro, “Evrimin potansiyeli, ne kadar bilginin kopyalanabildiği ve kopyalama sürecinde ne kadar az hata yaşandığına bağlı... Elde ettiğimiz sonuçlar, evrim için yeterli bir seviyeyi gösteriyor” dedi.
XNA’ların evrim kapasitesi, HNA xeno-nükleotidleriyle test edildi. Pinheiro, HNA’nın spesifik dizilimler göstererek bir RNA molekülüne veya protine dönüşebileceğini ifade etti. DNA’lar üzerinde bir süredir gerçekelştirilen bu uygulama, “kılavuzlu evrim” olarak adlandırılıyor. Pinheiro, “Geliştirdiğimiz HNA sistemi, bilginin depolanması, kopyalanması ve evrimi için oldukça elverişli” yorumunu yaptı.
YENİ YAŞAM FORMLARI
Bilim insanlarının elde ettiği sonuçlar çok sayıda bir o kadar çeşitli. Araştırmacılar, yaptıkları deneylerle yaşamın kökeni hakkında önemli bilgiler elde edebileceklerini düşünüyor. XNA üzerinde geçmişte yapılan araştırmalar, RNA ve DNA öncesinde başka genetik sistemlerin var olabileceği ihtimaline odaklanıyordu. XNA’nın evrim özelliğinin ortaya çıkarılması, bu olasılığın gerçek olabileceğini gösterdi.
Pinherio, “Geliştirdiğimiz yöntem bilimleri nükleik asit tedavilerininde öncü olabilir” ifadesini kullandı. DNA veya RNA olarak bilinen doğal nükleik asitler, belli moleküler hedeflere bağlanacak şekilde bir araya getirilebiliyor. Ancak nükleik asitleri enzimler tarafından çözümlenmesi tedavi için kullanılmalarını mümkün kılmıyor.
Pinheiro, bu durumun önüne geçmek için, tıbbi kimya kullanılarak, evrim geçirmiş DNA dizinlerini değiştirebileceklerini, böylece nükleik asitin çözülmeden tedavi edici hedefe bağlanan fonksiyonal bir moleküle dönüştürülebileceğini yazdı. Ancak bu amaca ulaşabilmek oldukça zor. Pinheiro, bu tür tedavilerin geliştirilmesinin çok maliyetli olacağını belirtirken, bugüne kadar piyasaya sürülebilen nükleik asit tabanlı tek bir ilaç (Macugen) olduğuna dikkat çekti.
Yine de Pinheiro ve ekibinin geliştirdiği altı XNA’nın tümü doğal DNA ve RNA’ya kıyasla, nükleaz enzimine daha dirençli. Sonuç  olarak, moleküllerin tedavici edici hale geitirilmesi gerekmeyecek ve uygun bir XNA, vücutta bozulma olasılığı olmadan, tedavici edici özelliğine göre kullanılabilecek.
Bu başarının elde edilebilmesi, diğer alanlarda da büyük imkankar sunabilir: XNA, DNA ve RNA’dan bağımsız, yeni yaşam formlarının önünü açabilir. Hiçbir biyolojik molekülün yardımına ihtiyaç 
duymadan taşıdığı bilgiyi kopyalayabilen sentetik polimer XNA,  bir gün Dünya’ya insan eliyle üretilen canlılar sunabilir.
Pinheiro, insan yapımı yaşam türleri için kendini kopyalayabilen XNA sistemlerinin geliştirilerek hücrelere nakledilmesi gerektiğini ifade etti. Genetik bilimi bir gün bunu başarırsa, kendi ayakları üzerinde durabilen canlılar görebiliriz.

Çeçenistan'da dev dinozor yumurtaları bulundu



Jeologlar, Rusya’nın Çeçenistan bölgesinde çok sayıda dinozor yumurtasının fosilini içeren bir kazı alanı keşfetti.


Çeçenistan Devlet Üniversitesi’nden Emin Dzhabrailov, “Şu ana kadar 40 kadar yumurta bulduk, ancak daha fazla bulmayı umuyoruz... Toprağın altında daha fazla olabileceğini düşünüyoruz” dedi.
Yumurtaların gömülü olduğu alan, Sovyet Rusya dönemindeki Gürcistan sınırının geçtiği Kafkas dağlarının bulunduğu bölgede yapılan yol inşasında ortaya çıktı. Bir tepeyi dinamitle havaya uçuran mühedisler, patlamanın ardından toprağın altında belirten dev yumurtalarla karşılaştı.

Bir gen iki çay kaşığı zeka demek



Eğer yüksek zekanızın anne-babanızdan geldiğini zannediyor veya aptallığınız için onları suçluyorsanız, biraz haklı olabilirsiniz. Ancak bu onların sizi nasıl büyüttüklerine bağlı değil. Tersine, bilim insanlarının yaptığı bir araştırma zekanın tek bir gene bağlı olduğunu gösterdi.


California Üniversitesi’nde fMRI beyin taramaları ve 20 bin kişinin DNA’sı üzerinde yapılan araştırmada, zeka üzerinde küçük ama bir o kadar önemli olan tek bir gen tespit edildi.
Nature Genetics dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, HMGA2 adı verilen gen, IQ’nun 1.29 puan sapmasına neden olabiliyor. Gendeki çeşitliliğin nedeni , DNA zincirince tek bir molekülün farklılaşmasından kaynaklanıyor.

16 Nisan 2012 Pazartesi


Merhaba arkadaşlar bugün sizlere dinozorlar hakkında yapılan araştırmadan bahsettik. Buyrun o esrarengiz olaya bakalım...

'Uzayda bir yerlerde akıllı dinozorlar var'


ABD’li bir bilim insanı, dinozorların başka gezegenlerde akıllı varlıklar haline gelerek insanlık gibi medeniyet kurmuş olabileceklerini öne sürdü.


ABD’nin Columbia Üniversitesi’nde akademisyen olan Ronald Breslow, söz konusu teorisini Dünya’daki yaşamın yapı taşları olan amino asitlere dayandırdı.
Journal of the American Chemical Society dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, meteorlarla Dünya’ya gelen amino asitler solak (L-geometri yapısı) veya sağlak (D-geometri yapısı) oryantasyona sahip. Yaşamın oluşabilmesi için, amino asitlerden meydana gelen proteinlerin L veya D geometri yapılarına sahip olması gerekiyor.
Bazı bakteriler dışında, Dünya’daki yaşamın temeli L-geometri yapısına sahip proteinlere dayanıyor. Amino asitlerden oluşan şeker de D-geometri yapısına sahip.
Breslow, Dünya’da bugün var olan yaşamın, milyarlarca yıl önce gezegenimize gelen meteorların taşıdığı amino asitlere dayandırıyor. ABD’li bilim insanı, aynı düşünceye dayanarak, evrenin bir yerlerinde akıllı dinozorların hakimiyet kurduğu gezegenler olabileceğini öne sürüyor. Kısaca, dinozorlar 60 milyon yıl önce Dünya’daki hakimiyetlerini, daha ileri deviyede başka gezegenlere taşımış olabilir.

Thor Efsanesi


Evet arkadaşlar bu paylaşımda Thor efsanesinde söz etttik.
keyifli okumalar...


"Hiç kimse ama hiç kimse, onun büyük kahramanlıklarını aklında tutup ezbere söyleyecek kadar bilge değildir."

İskandinav mitolojisini hiç duydunuzmu.İçinde farklı tanrılar barındırır.bunlardan biride Thor dur.Thor İskandinav mitolojisinin en güçlü tanrısıdır.Thor yıldırım tanrısı olarakta geçer.Thor u güçlü kılan  Mjöllnir adındaki çekicidir.Bu çekici Çekici Brokk ve Eitri isimli iki cüce kardeş yapmışlardır. Çekiç yapılırken Loki sinek kılığına girip cüceleri ısırarak rahatsız edince bir kaza olmuş, çekicin sapı kısalmıştır.Bu çekici odin ve Thor kaldırabilir.
  Bir efsaneye göre : Thor yoksul köylülere yardım etmek için bir köye iner ve iki keçisini onlar için kesip pişirir. Eğer keçilerin postları güzel yüzülürse ve bütün kemikleri bu postların içine doldurulursa Mjöllnir'in kerameti ile keçiler canlanır. Bu nedenle köylüler ziyafet çekerken hiçbir kemiğe zarar vermemeye dikkat ederler. Bir delikanlı, kemiklere dikkat edilmesi gerektiği uyarısını duymaz ve bir incik kemiğini parçalayıp iliğini emmeye başlar. Tam bu sırada Thor onu görür ve kırık kemiği onun elinden alıp bütün kemikleri toplar ve keçileri canlandırır. Fakat keçilerden biri kırık kemiği olduğu için topallamaktadır. Bunun üzerine Thor, delikanlıyı kendine köle yapmak şartı ile o ailenin kökünü kurutmamaya karar verdiğini söyler, aile de delikanlıyı seve seve Thor'a verir.